Kahramanlıkları yerine günahları yazılan bir adamın hikayesi...

24 Nisan 2015 Cuma

Seninle film izlemek istiyorum.

Elinde bir ağaç parçası oturduğu yerden toprağa zihnini karalayan bir çocuk görürseniz lütfen dokunmayın. Onu benden, beni ondan görün ve aptallığıyla baş başa bırakın garibi. Hayatına bir anlam veremeyenler bir yana o da benim gibi anlam arayanlardan.

Benim için uzunca bir zaman geçtiğini söyleyebilirim gözyaşı döktüğüm o geceden beri. Oda arkadaşlarımın düştüğü o mesajlaşma tuzağına düşmemek için sadece buluşma öncesi konuşmalar için kullanmıştım telefonumu. Aramızda bir soğukluk emaresi olmamasına rağmen, ikimizin de zaman ve mekanı denklem dışına çıkaran o eski sohbetlerimizi özlediğimiz belliydi. Buluşmalarımız belirli saatlerde ve belirli yerlerdeydi artık. Adı konulmayan ilişkimizin adı konulan buluşmalarla yaralandığını hissediyordum. Artık gece etütlerinden kaçmak için bir sebebim yoktu. Kuralları çiğnemek için yaptığım her hareket, hoşlandığım kadının yanında olmak gibi ulvi bir sebepten bağımsız, sadece keyfiydi. Aslında ne hayatımı daha anlamlı kılan bir şey vardı ortada, ne de onsuz kaldığımda daha az kıymete binmişti geçen zaman. Eski rutinime döndüğümü düşünmek gibi bir aptallık içindeydim sadece. Her zamanki gibi okuldan kaçmaya başlamış ve her zamanki gibi o dışarıda geçen gecelerin sabahında kantinde kahve eşliğinde geçen sohbetlerin müdavimi olmuştum. Eksik hissetmekle, eksik hissedecek bir sebep bulamamak arasında kalmıştım. Bir arkadaşım yıllık sayfama "Delilikle dahilik arasındaki ince çizgide yürüyüp de her iki tarafa da geçemeyecek kadar aptal bir adam." yazmamıştı boşuna. Çizgilerde yürümek benim işimdi ve bunun aslında bir işsizlik tanımı olduğunun o gün de farkındaydım.

Toplu şekilde, okulun arka tarafında kalan oyun salonuna kaçmak gibi bir eğlenceyi adet edinmiştik aynı dönemlerde . O geceler genellikle oyundan anlayan arkadaşlarımı izleyip yorum yapmam ve fazladan bira içmemle geçerdi. Benim oynadığım oyunları onlar fantastik bulurdu ve ben de onların oynadıklarına ısınamazdım. Ama bu birlikte vakit geçirmemize engel olmadı. Salon sahibinin üstümüze kepenkleri indirip zaten aynı apartmanda olan evine çıktığını ve sabaha dek yanımıza uğramadığını da belirtmek isterim. Telefonuma gelen "Seninle film izlemek istiyorum." mesajıyla bahsettiğim oyun maceralarından biri aynı gecede kesişti. Üzerime kilitlenmiş bir kepenk, sayıları bir desteyi az buçuk geçen yatılı genci ve ben... Sadece bir kişiye bahsetmeye yeltendiğim bu mesaj tabi ki ortamdaki herkesi alakadar eder oldu ve oyun salonu sahibini evinden aşağı indirecek kadar önemli bir hale büründü. Küfürler ederek kepenkleri açan o adam hala hafızamda. Adamı yumuşatmak için arkadaşlarımın gösterdiği çaba da...

Numarasını çevirirken içimden "Lütfen sinemaya davet etmiş olsun." diye geçirdiğimi itiraf etmek istiyorum bir parça korkudan. :) Ev arkadaşının şehir dışında olduğunu yanında olursam mutlu olacağını öğrendiğim telefon konuşmasını "Gelirken içecek bir şey almana gerek yok, ben zaten almıştım." cevabını alarak sonlandırdım. Hoş bu cevabı almasam da beni saran o heyecan, aklımı içecek bir şeyler alma düşüncesinin yakınlarından geçirmezdi. Sanırım içkiyi duymak bir nebze rahatlattı beni. En azından bu gece doğasına aşina olduğum bir şeyler olacaktı elimin altında. Kısa bir yürüyüşün ardından evine en fazla yaklaşabildiğim yerdeydim. Birkaç kez, geç saati de bahane göstererek önünde durduğum dış kapıya kadar getirmiştim onu. Zile basarken gecenin benim için hiç de kolay geçmeyeceğinin farkındaydım. Konu Umay olduğunda benim için ne kolay olmuştu ki zaten. Kalp atışlarımla aynı ritmi yakalayacak kadar hızlı çıktım merdivenleri. Kapıdaydı ve karşısındaydım. Artık aramızda ne bir duvar ne de sıra dışı durumumuza şaşıran gözler vardı. Yüzünde heyecanımı en azından olması gereken seviyeye çeken bir gülümseme, üzerinde üstü hafif miktarda dekolteye sahip yakalı ve düğmeli bir pijama, saçına geçirdiği kalem ve ayağında pofuduk terlikler... "Girmeyecek misin?" sorusuyla geldim kendime ve adımımı atarken içeri, bu adımım gibi kolay olmasını diliyordum diğerlerinin de o gece.

Daha sonrasında olanları yazabilmek için mahremiyet perdesini biraz yırtmam gerekecek sanırım ve bu benim için pek de zor olmayacak.

Umarım devam edecek...

12 yorum:

  1. Film izlemeyi senin teklif ettiğini düşünmüştüm başlığı görünce ama sizin durumda onun davet etmesi daha mantıklı tabi.
    Yalnız dilin gerçekten çok iyi meçhul haklı senin gibi bir blogger lazımdı buralara :)
    Umarım devamı gelir çünkü neler yaşandı ve ne şekilde son buldu gerçekten merak ediyorum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tecrübelerimin geri kalanında da beklenenin dışında roller düştü hep bana açıkçası. :) Her zaman ipleri elinde tutan adam olmak istemedim ama bunu gerçek anlamda yapabilmeyi öğrendiğimde de büyük bir haz duydum. Umarım gecenin geri kalanında yaşadığım mutluluğu anlatabilmek için bir yol bulabilirim. .)

      Sil
  2. Hüzünlü be. Ama iyi anlamda. Yazılarını fark ettim ki ben çok sevdim.
    Okuyunca bir de okuldan kaçtığım zamanlar aklıma geldi. Ben ilk okuldan kaçar sonra annemi okuldan kaçtım diye arar azarımı yer kaçma amaçlarımı gerçekleştirirdim.
    NOT : devamı gelmeli bence. Gelmezse sürekli rahatsız ederim merak ettim :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sanırım hatırlamanın verdiği hüznü de katıyorum biraz tarife. Eve giderken ki o korkuyu yaşamamak için güzel bir yöntemmiş aramak bu arada. :)

      Yazmadan edemeyeceğim bir noktada bıraktım zaten sanırım olayı. Rahatsız etmene ses çıkartmam ama yine de. :)

      Sil
    2. hahaha pişman olursan haber ver :D

      Sil
    3. Çok pişmanlığım yok hayatta ama bunu bir yarışa çevirmemek için veririm diyorum. :D

      Sil
  3. Eğer öyle bir çocuk görürsem bütün işimi bırakıp onu izlerim. Neden aptal diyorsun ki.. Hayal gücünü kullanan dogayla baş başa kalan insanlar neden bilmiyorum huzur veriyor bana.
    Vay be Umay'a bak sen.. Sende öyle bir yerde bırakmışsın ki yazıyı.. Devamı bencede gelmeli..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yalnız kalabildiğim ilk an devam etmeyi planlıyorum. Gereksiz kalabalıklarla mücadele etmekteyim iki gündür. :) Çocuktan çok kendimi aptal görüyorum sanırım öyle anlarda. Huzuru aptallıkta mı buluyorum acaba bir düşünmem lazım. :)

      Sil
  4. Şu yazıyı yayınladığından beri bloguna kaç defa gelip okudum, tahmin bile edemezsin. Cümlelerini sevdim, onlarla oynayış şeklini, aklından nasıl geçiriyorsan öylece yazmanı sevdim. Ve yorum yapacak bir şey bulamıyorum. Sen yaz, ben okuyayım modundayım.


    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Her gelişin için ayrı bir hoş geldin... :) Bir seçimden çok mecburiyet sanırım aklımdan geçtiği gibi yazmak. Başka türlüsünü beceremiyorum. Umarım bu modun içinde devam ederiz ikimiz de. :)

      Sil
  5. Bu diziyi okurken, puzzle'ın en önemli yerine gelmeden önce etraftaki parçaları tamamlayan biri gibi hissettim :)
    Ama sanırım zirveyi anlatmaktan daha fazla kaçamayacaksın :) Bana anlattığın an gözlerinde ve ses tonunda beliren heyecanı yazarken de hissettirebileceğinden şüphem yok. Bu yüzden ikinci değil, onunu baskıyı bile dinliyor olsam merakla bekleyeceğim sanırım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O "zirve"yi yazmak, anlatmak kadar alışık olmadığım bir şey ama yine de bütün cesaretimle denedim. :) Umarım bu baskısını da beğenirsin.

      Sil