Kahramanlıkları yerine günahları yazılan bir adamın hikayesi...

19 Nisan 2015 Pazar

Dün sabahki elli kilometrelik bir bisiklet macerasının ardından gecesinde çok dağıtmış, çok dans etmiş, çok içmiş, çok gülmüş, çok yürümüş, çok sevişmiş yani her şeyi biraz çokça yapmış biri olarak bir ölü kıvamında başladım güne. Ayaklarımı sürüyerek gidebildiğim banyoda bir ölünün karşılaşabileceği en kötü durumla baş başaydım. Beni bütün günahlarımdan arındırabilecek, diriltebilecek arzu nesnemden yoksundum. Su yoktu ve ben yıkanmadan gömülmek zorunda kalınan bir ölüydüm artık. Neyse ki günün devamında suya ve hayatıma tekrar kavuşabildim. Bu kadar mızmız bir hale büründüğüm bir günde, beni mutlu eden anıları yazmaktan daha iyi bir seçenek bulamadım ve buradayım.

Yatılı okul yılları demiştim ve sanırım ikinci adımı atmak için o zamanlardan daha iyi bir eşik yok. Erkeklerden yıllarca dinlenen askerlik anılarından bile daha sıkıcı bir şey olduğunu söylerler hep yatılı maceralarının ve ben de buna katılmaya başladım bir süredir. O yüzden kendimi anlatmak için yettiği kadarıyla tecavüz edeceğim havsalanıza. Benim için yatılılık, "kaldırım mektebi" denilen mefhumun vücut bulmuş hali. İnsanları tanımayı seve seve öğrenmeye mecbur kaldığınız, sınırlı uykuyla sınırsız eğlenceyi karşılama yeteneği edindiğiniz ve belki de en önemlisi dışarıdan mutlu görünen insan yığınlarının aslında pek de mutlu olmadıklarını anlayabilecek kadar insanlara yakın olduğunuz bir yer. Emin olun ki bunları öğrenmek konusunda hiç zorluk çekmedim. Bunları ve daha fazlasını öğrenme isteğim pek başarılı bir öğrenci profili çizmemi sağlamadı tahmin edebileceğiniz üzere. Derslere pek girmeyen, bahçenin en ücra köşelerinden kaçış yollarını ezbere bilen, yatakhane anahtarlarını gecenin herhangi bir saatinde isteyebileceğiniz biriydim uyandırıp. Terry'ye benzetildiğimi söylemek isterim izleyenler için Şeker Kız Candy'yi. Terry'nin kaybeden karakter olduğunu unutmamak gerek tabi bunları yazarken ve işte o dışarıdan gözüktüğü kadar içinde de mutlu olan ama kaybeden adam benim.

Makul sayıda arkadaşım ve yine makul sayıda sevgilim oldu o yıllarda. Yalnızlık çekmedim çok, hafta sonları insanların evlerine dağıldığı ve okula bekçi olarak bizi bıraktıkları anlar dışında. Ne tarafa dönseniz sizi sabah çıplak görmüş insanların olduğu bir mekanda yalnız kalmak istediğinizde kalabilmek de ayrı bir nimettir ve ben bu meziyete sahiptim. Bir ağacım ve desenleriyle iskoç kiltlerini andıran bir battaniyem yardımcı olurdu bana genellikle böyle anlarda. Şanslıysam içebileceğim biraz şarabım da olurdu ve yarısını aşağı döktüğüm leblebiler de mezem. An, kendi seçerdi zor bela alabildiğim müzik çalardan gelecek tınıyı. Zeki Müren, Müzeyyen Senar, Melihat Gülses ve daha niceleri ile gıyabında dostluklarım oldu o gecelerde. Şanslıysam usulca öpüştüklerini görebileceğim bir manzaram da olabilirdi gece etüdünden sonra yurda gitmek yerine bahçede kuytu bulmuş bir çiftin. O ağaca çok şey borçluyum anlayabileceğiniz üzere. Hatta ilk kez bir kadının yanında uyanabilme fırsatı bulmamı -ki bu da yazmak istediğim şeylerden- bile ona borçluyum. Normalde bunları yazdıktan sonra o ağaç için bir bira açmış olurdum ama bu gece demlenmiş bir ıhlamurla yad ediyorum. :) Lütfen bu gece kim ne içiyorsa o ağaç için de bir yudum alsın.

Anlatılacak o kadar çok şey var ki... Sanırım en güzeli, anlatırken ağzımı kulaklarıma vardırtan ve bir de bende masum bir utanma hissiyle masanın altına girme isteği uyandırtanlarını seçmek. Hafızamda tozlu rafları karıştırmak aptal gülümsemelere sebep oluyor yüzümde ve bundan büyük bir haz alıyorum. Umarım bu hazzı paylaşabilirim zamanla.

10 yorum:

  1. Birşey rica edebilir miyim? Yazının rengini daha açık renk kullanmanı istesem ya da arka plan daha açık bir renk olsa okumam daha kolay olacak. 2 numara olan gözlerimle çok zorlanıyorum okurken :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Umarım daha iyidir. Teşekkür ederim önerin için de. Benim için de kolay olmuyormuş okumak değiştirince fark ettim :)

      Sil
    2. Evet daha iyi şimdi, teşekkür ederim.
      Bu yazıda bir geçmişe özlem var gibi hissettim sanki..

      Sil
    3. Bir şarkıda eski sevgiliye duyulan özlem kadar :) Ne yazık ki büyüdükçe öğreniyoruz ki ayrılık da sevdaya dahil.

      Sil
  2. Ömrü yatılı okullarda geçmiş bir insan olarak, yazdıklarından sonra eski anılarımı araladım biraz. :)

    Şişenin dibinde kalan son yudum birayı, o güzel ağaç için içiyorum. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de aralanmış anılarına kaldırıyorum ıhlamur dolu kupamı :) Yüzünde bir gülümseme yaratabildiysem ne mutlu bana.

      Sil
  3. Birgün, çok okunan biri olursan, bu adamı yazmaya ben teşvik ettim diye kendime pay kapacağım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bugüne kadar paylaştığımız gibi her şeyi, onu da paylaşırız :) Teşvik etmenin doğasında var zaten sonra ekmeğini yemek.

      Sil
  4. Bir şey söyleyeceğim yazım tarzın benim çok hoşuma gitti :D Meçhul`e teşekkürler teşvikten dolayı :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O olmasaydı sanal bir ortamda yazma fikrine sahip olamazdım. Umarım yazdıklarımla daha da hoşuna gidebilirim. :)

      Sil