Kahramanlıkları yerine günahları yazılan bir adamın hikayesi...

30 Mayıs 2015 Cumartesi

Anne adayı eski bir dost

Gündüzleri özel derse giderek geçimimi sağladığım zamanlardı. Az mesai harcayıp karşılığında çokça içtiğim ve dans ettiğim o günler... Genellikle geceyi şenlendireceğim meyhaneyi ya da barı ders vereceğim evin konumuna göre seçerdim. Araçlara binmekten nefret eden biri olarak hayatımı yürüme mesafesindeki bir yarıçap içinde kurgulama eğilimim hala devam etmekte. Yaptığım işe saygın bir görünüm kazandıran zarf içerisine konmuş paramı alırdım usulca. Böyle başlardı Kadıköy sokaklarında o geceki durağıma yolculuğum. Havanın seyrine göre bazen karamsardan biraz hallice bazen de neşeliden biraz azca biraz tavır takınırdım o yavaş yürüyüşlerimde. Bütün Tek'liğimle bir masayı tamamen işgal etmemek için genellikle mekanın barında bir yer bulurdum. Bazen bir merhabayla başlayan sohbet bazen de çalan bir telefonla yön değiştirirdi o geceki maceram. Bu seferki bir telefonla başladı. Buruk ve içten acıyan bir sesle...

Telefonda ismini gördüğümde bir yabancılık çekecek kadar süre geçmişti görüşmeyeli. "Seni dinlemeliydim." oldu ilk cümlesi. Haklı çıktığıma üzüldüğümü bilecek kadar tanırdı beni ama yine de bunu belirtme ihtiyacı hissettim. "Atla gel bu aptal aleti sevmiyorum aramızda." teklifime "Zaten ayakkabılarımı giyiyorum bir taraftan." karşılığını aldığımda yüzümde barmeni bile şaşırtacak bir tebessüm oluştuğuna eminim. Evlerimizin arasındaki altı sokağa sığdırdığımız onca aptallık ve engel bugün dağılabilirdi. Karşımda onu karnındaki şişlikle gördüğümde yanlış kararlarına bir yenisini eklediğinden habersiz mutlu olmuştum. Pembeleşmiş yanakları ve hüznünü arkasına sakladığı o sıcak gülümsemesiyle sarıldı sımsıkı bana. "Sohbetine aşerdim sanırım." dediğinde gülerek, hamileliğiyle ilgili bir yorum almak istediğini anlamıştım. Güzelleştiğini görebiliyordum ve söylemekte gecikmedim hiç bunu. Son görüşmemizde hayatı ve kararlarıyla ilgili bir yorum yapmamaya söz vermiştim kendime ve sözümü tutmak için yoğun bir çaba gösterdim devamında gecenin. Ama konu Erman ve onun Pınar üstündeki tahakkümü olduğunda kendimi tutmak acı verici bir hal alabiliyordu. Hamileliğinin plansız oluşundan ve hamileliği biraz da Erman'la problemlerinin çözümü düşüncesiyle devam ettirdiğinden bahsettiğinde az da olsa anlayabilmiştim hüznünü. O anlattıkça ben içiyordum ve içimde Erman'a karşı yükselen öfkeyi, karşımdaki tatlı kadına duyduğum şefkat bastırıyordu. Yalnızdı. Ve ben ahlaksız biri olarak bile konu mutluluğu başka insanlarda aramak olduğunda, seviyorum dediği insanı mutlu etmekten yoksunlar güruhunun yaptığı hiçbir şeyi savunamıyorum. Öfkem de bundan sebep.

Sadece bir kadehle sınırlı olan şarabından alabileceği en ufak yudumları almıştı ama bitmesine mani olamadı. Son damlayı dudaklarından içeri alırken gözleri kapandı. İstedikleri vardı. Hayalleri... Onu o yapan şeylerin buharlaştığını hissettiriyordum ona ve varlığımla bir kadını rahatsız etmenin ne demek olduğunu ilk kez anlıyordum. Gözlerimde eskiden olduğu kadını görüyordu ve ben ona hala öyle bakmaktan vazgeçemiyordum. Aramıza giren sessizliği birden irkilerek ve yüzüne yine o tatlı tebessümü koyarak bozdu. Elini karnına götürerek "Sanırım müziği sevdi." dedi. "Hissetmek ister misin?" diye sordu ve elimi alıp karnına götürdü. Hareket edişini ve attığı tekmeyi hissedene kadar elim karnında bekledim. Gömleğini çekerken karnını kapatmak için "Çok güzel bir görüntü değil tabi." dedi gözleriyle işaret ederek. Hamileliğinin ona farklı bir güzellik kattığını söylediğimde aslında bunu duymak istediği kişinin ben olmadığımı fark ettim. Sohbetin devamında hamileliğini de bahane ederek Erman'ın ondan uzak durduğunu öğrendim. Bu ilk kez olmuyordu ve ikisinin de hamileliğin sevişmenin önünde bir engel olmadığını bildiğine emindim. Bunları söylemedim. Tek istediğim şey Pınar'ın mutlu olmasıydı o an. Ve ben içtikçe bu isteğim doğrultusunda daha rahat konuşuyordum. Artık bu haliyle aramıza bırakın altı sokak kıtalar dahi giremezdi. İkimiz de öncelikle can sıkıcı şeyleri konuşup defetme kararı almışcasına konuşarak öldürdük bizi karamsarlığa itecek ne varsa o gecede.

Üzerimizdeki tozlardan kurtulmak için silkelenmiştik resmen. Şimdi sadece biz vardık. İki eski dost gibi, arada kimse olmadan. Onu daha net görüyordum artık. Onun olduğu taraftan da daha net göründüğüme emindim.

Umarım devam edecek...

8 yorum:

  1. Pınar keşke sorun yaşadığı evliliğiyle bir çocuk dünyaya getirmeseydi. Ortada ne olacağı belli değil ne de olsa o çocuk gerçekten evliliği kurtarabilir ama tam aksine bitecek bir evliliği de zora sokabilir ki o durumda olan o küçücük çocuğa olur. Umarım ikinci değil de birinci ihtimal olur da pınar başkalarinin mutluluğuyla yetinmek yerine kendi yaşadıklarıyla mutlu olur

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben sanırım her iki ihtimalde de çocuğa bir görev yüklenmesinden hoşlanmıyorum. Her halükarda mutsuzluk getirdiğini görüyorum bunun bir şekilde.

      Sil
    2. Ben de aynı şeyi düşünüyorum çocuk çok farklı bir şey zamanının geldiği düşünüldüğünde ortam uygunsa yapılmalı. Sallantılı bir evlilikte kurtarma aracı olarak görülmemeli. Evlilik bitecekse de bitmeli yazık değil mi o çocuğa kötü bir aile ortamında büyüsün

      Sil
    3. Yazık olan o çocuk benim işte. Bütün olgunlaşma problemlerimin temelinde ailevi sorunları bulabilmek hayatta bir joker gerçi. :D

      Sil
  2. Bir çok kadının yaptığı şey aslında. Ne zaman evlilik çatırdasa hop bebek. Planlı plansız fark etmiyor da olan hep çocuğa ve anneye oluyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "Çocuk yapmak" evlilik gibi sağlıksız bir sürecin olağan bir adımı görüldüğü sürece bundan kurtuluş yok sanırım.

      Sil
  3. bir evliliği düzeltmek için çocuk yapmak o ilişkiyi daha da zor bir duruma getirir diye düşünüyorum. bazen kötü gittiğini kabullenmek gerek belki de.

    devamını bekliyoruz. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Elimden geldiğince yazdım. :D

      İlişkiyi düzelttiğini varsaysak bile bu kararı böyle bir sebepten dolayı vermek çok çarpık geliyor bana. Amacı bu olan bir üretimde ürün çok da sağlıklı bir gelişim gösteremiyor ne yazık ki. :)

      Sil