Kahramanlıkları yerine günahları yazılan bir adamın hikayesi...

2 Haziran 2015 Salı

Yine dalgalanıyorum.

İliklerime kadar hissettiğim onu mutlu etme arzusunun kölesi olmuştum. Yalanlardan ve yapmacık tavırlardan uzak, zaten karşımda ilgiye aç bir şekilde bekleyen tatlı kadına o gece ve öncesinde ruhumda ona karşı yeşeren ne varsa sundum. Her tebessümünde, ellerini kısa kestirdiği saçlarına her götürüşünde, utangaç bir tavırla gözlerini her düşürüşünde bende uyanan arzu daha bir büyüdü. Keyiflenmek için içkiye gömmek yerine kendimi, onda buluyordum hazzı. Onu mutlu görme isteğindeki içimde... Bir kadeh daha şarap içmek istediğini söylediğinde karşı çıkacak bir şey söyleyemedim. Sırtını arkaya yasladı yavaşça. Yorulduğu belliydi hayattan. Gözlerini tavana dikip bir eli kadehinde bir eli vücuduna kabul ettiği misafirinin üzerinde bir şeyler mırıldandı. Yalnızlığını düşünüyordu. Belki de bunu nereye kadar düşünebileceğini... Sarılmak istedim o an ve genellikle olduğu gibi istediğim şeyin önünde bir engel yoktu kendimce. Elimi elinin üstüne koydum. Diğer elimle saçlarını okşayıp tatlı yüzünü omzuma çektim. "Hep böyle kalmak isterdim." dedi derinlerden geldiği belli olan bir tonda. Cevap verilecek bir söz değildi bu. "Çok güzel kokuyorsun." diyebildim. Kokularının karıştığını anlatırken eliyle büyümüş karnını okşuyordu. Şarabını bitirene kadar tenini tenimde hissettim ve kendimi geri çekmeye hiç niyetim yoktu. Bize ayrılan sürenin bittiğinin farkına varırcasına gözlerimizle kalkma kararı verdik. Tuvalete gidip geldiğinde kendine gelebilmek için suyla haşır neşir olduğunu yüzündeki ve boynundan göğüslerine doğru inen kısımdaki parlaklıktan görebiliyordum.

Bizim için bekleyen taksiye geçtik ve onun evinin yoluna koyulduk. Erman her zamanki gibi şirkette yurt dışına çıkacağı bir angaryaya balıklama atlamış ve Pınar'ı yalnız bırakmıştı. Taksiden inerken aklımda ev yolunu yürümek ve açık bir Tekel'den iki bira alıp gökyüzünde Pınar'ı bulmak vardı. Kapısının önünde elinde anahtar durdu. "Hem gitmeni istemiyorum hem de bu eve girmeyi." diyebildi. Evimin uzak olmadığını anlattım kafamı benimkinden yana çevirip. Yavaşça yürümeye başladık. Kafamdaki şeyleri defedebilmek için çizgilere basmama oyunu oynadım kaldırımda ve fark ettim ki o da bana katılmış bir süredir. "Yanında kalmak istemem çok mu garip oldu?" diye sordu sessizliği bozup. "Bilmem." dedim önce. "Eğer bu garipse benim de aynı şeyi istemem daha bir garip." dedim gülümseyerek. Dinlenerek çıktık merdivenleri. Yorulmuştu bu sefer gerçek anlamda. Kendini koltuğun köşesine atıp ayaklarını uzattı. Üzerine geçirebileceği bol bir şeyler bulabilmek için dolabımı biraz dağıttım o sırada. Balkondan biraz daha hallice sayılabilecek yarım terasımda ayaklarımızı uzatabileceğimiz bir ortam yarattım ona giyinme fırsatı da vererek içeride.

Belini tutarak geldi dışarıya. Üzerindeki değişiklik hayatıyla birlikte bedeninde de ağrılı etkiler bırakıyordu. Sırtını bana doğru verdi otururken. Omuzlarına masaj yapmaya başladım sanki olması gerekeni yapıyormuş hissiyle. Boynu çok güzel kokuyordu ve ellerimi beline götürüp burnumu boynuna dayadım ne olacağını pek düşünmeden. Eliyle saçlarımı kavrayıp dudaklarım boynuna gelecek şekilde kaldırdı hafifçe kafamı. Hem kokusunu içime çekip hem de tadına bakabilmenin sarhoşluğuyla boynunun neredeyse tamamını ıslattım. Kafasını geriye yatırıp hem dudaklarını ısırıyor hem de elimin üstündeki elleriyle beni memelerine çağırıyordu. Onlara kavuştuğumda her ne kadar önceki hallerini bilmesem de yaşadıkları değişimi fark edebildim. Verdiğim penyenin altında serbest bir şekilde duran o güzelliklere narince davrandım. Kendini bana çevirdi usulca. Ellerim boynuna ve saçlarına kaydı. İkimiz de bağdaş kurarken dudaklarımız buluştu. Bir eli bacaklarımda gezindi önce. Sonra şortumun arasından hafifçe içeri süzüldü. Hissediyordu beni ve bunun hazzını dilinin hareketlerinden anlayabiliyordum. Yandığımızın farkına varmışcasına karadan denize bir meltem vuruyordu hafifçe bizi. Omuzlarımdan tutup arkamdaki mindere yasladı beni. Az önce elleriyle hissettiğini görmek ve tatmak istiyordu. Ellerim saçlarında ağzının içinde gezinmenin keyfini çıkardım. Zarar vermen düşüncesinin verdiği korkuyla yavaşça yukarı çektim onu. Kollarının üzerinde yukarı doğru çıkarken karnını hissediyordum aramızda. Penyesini çıkartmak için uzanan ellerimi tuttu sıkıca. Sanki etrafta birileri varmış gibi kulağıma eğildi. "Beni beğenmemenden korkuyorum bu halimle." dedi gözlerinde bir endişeyle. Gülümseyebildim sadece. Farkında değildi ki o gün beni mutlu eden tek şey ona duyduğum istekti.

Umarım devam edecek.

6 yorum:

  1. Erman öküzünün sevgisizliği, Pınar'ı sana getirdi.
    Yazık degil mi o bebege? Erman'a güzel bir dayak lazım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Erman'ın o dayağı hiç yemediğini söyleyebilirim en azından. Pınar'ın da koşullar ne olursa olsun verdiği kararın sonuçlarını kaldırabildiğini...

      Sil
  2. Elysiona kesinlikle katılıyorum. Kocası denecek o adamın ilgisiz, sevgisiz tutumu pınarın zaten tavan yapmış hormonlarıyla birleşince tabi kendine o ilgiyi verecek birini arar. O kadın tamam o an hasret kaldığı ilgiyi buldu belki sende belki başka zamanlar da buldu ama o çocuk? Pislik, ilgisiz bir baba ve kendini eksik hisseden bir annenin yanında ne kadar mutlu büyüyebilir ki? Belki erman bir süre sonra düzelmiş eski haline gelmiştir ama bu sefer de pınarın boşluğu doldurmak için başkasına gittiği zamanın anıları ne olacak? Erman cidden çok iyi bir dayağı hak ediyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O anılarla baş edemeyen insanlar gördüğümde tek tavsiyem kendini böyle bir yükün altına sokmaması oluyor zaten. Olay dönüyor dolaşıyor yaşanan şeyde, eylemin kendisinden ziyade bizi ona iten sebeplerin kalıcı izler bıraktığı noktasında düğümleniyor galiba.

      Sil
    2. Pınar evliliğini bir düzene sokmak için çocuk sahibi olmaya karar vermemiş olsaydı belki Erman'ı biraz daha kabul görebilirdim aslında. Zaten bitmiş bir durumu zorladıkları için ama hiç suçu alakası olmayan bir çocuğa yansıyacak bir durumsa bu... O baba adayı kişiyi o izlerin sebebi olduğu için gerçekten iyi bir dövme isteği barındırıyorum şuan. O ev içinde neler oldu bilmiyoruz tabi ama yine de bir eş hamile olsun ya da olmasın ilgisizliği hak etmiyor

      Sil
    3. Yaşanan şey derken genel olarak "aldatma" eylemini kastetmiştim aslında. Erman'a ortada bir çocuk olmasa dahi hak veremem. Hayatı paylaşıyorum dediği birini mutlu etmek için kılını kıpırdatmayan birinin savunulacak bir tarafı yok zaten. Zaten kendi payı da bulunan bir mutsuzluğu bahane edip ahlak kurallarından dem vuranları ikiyüzlü olarak görüyorum.

      Sil