Kahramanlıkları yerine günahları yazılan bir adamın hikayesi...

11 Mayıs 2015 Pazartesi

Arnavut kaldırımları

Boktan bir hafta sonu sabahına uyandım. Önce arka balkon teyzelerinden payıma düşen dedikodu ve yemek tarifi istihkakımı aldım adet olduğu üzre. Güneşin tacizinden korunmak için kat kat örttüğüm perdeler yetmemekte bu günlerde. Yavaşça kolumu sarkıtarak başladığım yatak sınırlarından ayrılma eylemine kafamı ve en sonunda götümü de dahil ederek soğuk suyun yolunu tutabildim. Denizin içinde gözlerini açık tutabilen bir adamın konu duş ve öpüşmek olduğunda aynı cesarete sahip olamaması ne kadar ilginç olsa da karanlıkta buluştum soğuk suyla. O uykuyu koparırken bedenimden ben kendimi hayatın güzelliğine ikna etmekle meşguldüm. Kurumayı zamana bırakıp elimde kahve kupası belimde havlu snooker maçı izledim iki kurabiyelik süre. Kısa bir süre önce berberi biraz da zor ikna ederek makineye vurdurmayı başardığım saçlarım kurulanmaya ihtiyaç duymuyor. Üzerime geçirebileceğim en rahat kıyafetleri seçmem çok uzun sürmedi dolaptan. Biraz sessiz davrandığımı itiraf etmem gerek. Geçirdiğim güzel geceden sonra, bu sabah suratsızlığıma ortak etmek istemedim sanırım yatağımdaki kadını. En rahat ayakkabılarımla fırladığım yolda ayaklarım beni en sakin sulara götürdü. Canım nedense deli gibi çiğ börek çekiyor günlerdir. Eskişehir'e gitmeyi bile göze almışken, devayı bir arkadaşımın tavsiyesiyle Çapa'da buldum. Sevdiğim bir yemek, günü iyi yapabilmek için hala en doğru seçenekmiş benim için. Samatya'da bir öğlen birası, Cankurtaran'da bir bilardo maçı ve Karaköy'de bir kahveyle okşadığım ruhum şımartılmanın zevkiyle yelkenleri suya indirdi. Güneş guruba kayarken ben Pera'ya tırmanmaktaydım yolu biraz da uzatarak. Ellerim cebimde, ıslıkla bir melodi tutturdum unutulmuş dükkanların vitrinlerinde gözlerim. Sevgilime bir hediye aldım ceket cebime sığacak ebatlarda. Melodi son bulduğunda dudaklarımda Hazzo Pulo'nun arka kapısında buldum kendimi. Köşedeki şarap evinde devam etmek isterdim güne ama yandaki ocakbaşından gelen etin kokusuna yenik düştüm. Pasajın içinde eğilmiş bir ağacın yamacına sokulmuş iki kişilik bir masanın yarısına kuruldum. Rakıyı ve suyu masa yerine ağacın toprağına emanet ettim. Eskileri hatırlayıp hüzünlenmedim. Aşklarını biriktiren bir adamım evet ama bunun bir alışveriş ilişkisi olmadığının çok önceleri vardım farkına. Birini sevmek sonu ne olursa olsun mutlu etmeli insanı ve mutluyum kalbimdekilerle. Bazı yudumlarımı onlar için aldım, bazılarını kendim. Arada, içeride gerçekten ocakbaşında oturan birkaç dayı kadeh kaldırdı sanırım yalnızlığıma üzülüp. Gülümseyerek karşılık verdim gönüllerine bir su serpmek için. Garson sakladığım şişeden son kalan dubleyi doldururken bir meyve tabağı getirdi "İkramımız." diyerek. Tadına vararak içtim, yedim. Hesabı isterken telefonum çaldı. "Geleyim mi artık?" diye sordu. Sabah onu uyandırmadığım için bir özür dilemek geçti içimden ama yapmadım. "Gel." dedim sadece. O sormadan ben yeri söyledim. Geldiğinde hediyesini verdim. Bence hoşuna gitmedi ama gitmiş gibi yaptı. Biliyorum ona verebileceğim en güzel hediye hayatımda bir yer. Ama burası o kadar küçük ki inanın ben zor sığıyorum. Dans etmeye gittik devamında. Birbirimizin sahibiymiş gibi davranmadık. Yavaş yavaş herkesin beni tanıdığı gibi bir hisse kapılıyorum bu mekanda. Sanırım bir kaç kadının yanımdan geçerken saçlarımın böyle daha güzel olduğunu söylemesi yanımızdaki üç kişilik erkek grubunun öfkesini çekti üzerime. Öncesinde flört ettiğim bir erkek yanımda bir kadın olduğundan olsa gerek "Naber dostum." cümlesiyle kısa bir sohbete girişti. Tuvalet kuyruğundan dans pistine oradan bardaki hengameye kadar her yerde bir sevişme isteği hakim ortama. Belli bir saatten sonrasını parça parça hatırlayabilecek kadar devam ettim içmeye. Ayaklarımdaki acıyı hissedene kadar da dans ettim. Soluklanmak için dışarı çıktığım bir an ikimizin de dışarıda olduğunu fark ettim. Gülümseyerek "Hadi gidelim." dedi. İstiklal'in keşmekeşine yakalanmadan arka taraftan bir taksiye atladık. Sahilde inip bir acı kahve içtik. Köpeklerden korkarak da olsa eve yürüdük. Erika Lust'ın Cabaret Desire'ını izleyerek seviştik. Herkese oluyor mu bilmiyorum ama benim çok uykum geliyor seviştikten sonra. Ertesi sabah hangi yemekle günümü güzelleştireceğimi düşünerek uyudum yatakta sırtüstü. Bu evden ayrılırken en çok arka balkon teyzelerinden kurtulacağıma seviniyorum.

Aslında başka bir şey anlatacaktım ama bunları yazarken buldum kendimi. Sanırım an için geçmişimden çok bugünüm yazılası geldi. 

4 yorum:

  1. sıradan bir gün belkide ama yazış tarzı onu taçlandıran ve ben seviyorum tarzını :D
    Senin arka balkon teyzeleri tüm dedikodu işini o sırada hallediyordur. Okurken aklıma sabahki olay geldi. Bir hoca ile proje üzerinde çalışıyoruz. İş için odasına gittik. İşi çıktı beni bıraktı odada gitti. Dekan yardımcı ile bir prof.buna gelmiş. bekleyelim dediler oturdular. Sessiz varlığımı unutup bir sürü hocayı çekiştirdi. Özel hayatlarına varana dek. En son telefonu sessize aldım rast gelebir şarkı açıp "Alo " deyip çıktım odadan.Kendimi biliyorum kesin bende yapacağım deikodularını o yayılacak sonra beni bulacak bütün bu karmaşa :D
    yazıya dönersek burası o kadar küçük ki inanın ben zor sığıyorum demişsin ya hoşuma gitti. İnsanları hayatına dahil etmek zor. Özellikle ikili ilişkide ve karşındakinin senden beklediğini karşılayamıyor ve onun istediği olmak istemiyorsan.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de başıma bela açacağımı anladığım öyle anlarda kaçmayı tercih ediyorum uzunca bir süredir. :) Dertsiz günler istiyorum sanırım artık.
      İlişkiler konusunda da söylediklerine katılıyorum. Kendimi küçük bir hayatla mutlu olmaya çalışan bir adam olarak görüyorum ve bir şeyleri o hayata koymak başka şeyleri çıkartmak anlamına gelebiliyor. İnsanlar aşık oldukları insanların tam da aşık oldukları özelliklerini değiştirmeye çalışmayı bıraktığında, keyifli ve korkusuz birliktelikler mümkün oluyor bence. :)

      Sil
  2. arnavutlular yakışıklı oluyormuş dogru mu assfg

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Arnavut erkekleri hakkında pek bilgim yok ama yunan erkekleri yakışıklıydı gördüğüm kadarıyla. Bir Selanikli olarak kendime bükeyim dedim çubuğu biraz. :)

      Sil